Kuşadası Egemed Saydam polikliniği önünden 17:30 de , Söke tren garı önünden de 18:oo da siz değerli misafirlerimizi alarak Aydın - Denizli - Konya - Pozantı yol güzergahını takip ederek Adana'ya ulaşıyoruz
5 GECE OTEL KONAKLAMALI
ANTAKYA.....4* BOĞAZİÇİ OTEL
ŞANLIURFA.....5*EL RUHA OTEL
ADIYAMAN......4*ANTİOCHOS OTEL
GAZİANTEP....5*YILMAZOĞLU OTEL
MİDYAT...........5*MATİAT OTEL
ERKEN REZERVASYON SON GÜN 15 AĞUSTOS...
Kuşadası Egemed Saydam polikliniği önünden 17:30 de , Söke tren garı önünden de 18:oo da siz değerli misafirlerimizi alarak Aydın - Denizli - Konya - Pozantı yol güzergahını takip ederek Adana'ya ulaşıyoruz
Salı sabahı varacağımız Adana'da ilk durağımız Sabancı Merkez Cami. Türkiye’nin ve Orta Doğunun en büyük cami'sidir. Adana'nın Reşatbey semtinde, Merkez Park'ın güneyinde ve Seyhan Nehri'nin batı kıyısında yer alan camive 1998 yılında hizmete açılmış olan camimizi ziyaret etkden sonra yine Seyhan nehri üzerinde bulunan Taşköprüye doğru yürüyoruz.IV. (385) yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırılmıştır. Yüzyıllarca Avrupa ile Asya arasında önemli bir köprü olmuştur.Bu tarihi köprümüzün önünde fotoğraflarımızı çektikden sonra İskenderun'a doğru hareket ediyoruz. İskenderun'upanaromik olarak gördükten sonra Antakya'ya geçiyoruz. İlk önce Antakya'nın muhteşem yemeklerinin tatlarına baktıkdan sonra Antakya Mozaik Müzesine hareket ediyoruz.Antakya Arkeoloji Müzesi’nidünya çapında üne kavuşturan mozaikler arasında, "Sarhoş Dionysos", "Orpheus" “Dansedenler”, “Terkedilmiş Ariadne”, “Yatko" ve “Mevsim" adı verilenler başta gelir. 7 numaralı salonda bulunan zengin sikke koleksiyonu, 9 vitrini dolduran altın ve değerli taş takılar, ziyaretçilerin hayranlığını toplayan diğer parçalardandır.Amik Ovası kazılarında ele geçen ve Hititlerden geç Roma dönemine kadar uzanan dönemden kalma sütun kaideleri, sunaklar, idol, kabartmafresk ve heykeller yanında taş ve metal takılar da, paha biçilmeyen tarih mirasidir. Hayranlıkla gezeceğimiz müzemizin ardından 1963 yılında dünyanın ilk mağara kilisesi olarak Papalık tarafından haç yeri olarak ilan edilmiş olan St. Pierre Mağara Kilisesine hareket ediyoruz. Rehberimizi tarafından detaylı bilgi aldıktan sonra Antakya merkezde bulunan Habibi Neccar Cami ile turumuza başlıyoruz.Habib-i Neccar Camisi, Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilmiştir. Bugünkü Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami olduğu kabul edilmektedir. Kurtuluş Caddesinde bulunan cami Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren bir Antakyalının adını taşımaktadır. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçmektedir. Camimizi gezdikten dualarımızı ettikden sonra hep beraber UZUN ÇARŞI'ya doğru yürüyoruz ve dileyen misafirlerimiz meşhur künefenin tadına bakabilir , peynir alışverişi yapabilir. Serbest zamanımızın ardından aracımızla Antakya'nın doğa harikasına Harbiye'ye hareket ediyoruz. Akşam yemeğimiz ve konaklamamız Harbiye'de. Dileyen misafirlerimiz yemekten sonra Harbiyenin muhteşem şelalerinin arasında dolaşabilirler. http://www.bogaziciotel.com.tr/
Sabah otelimizde alacağımız sabah kahvaltımızın ardından Gaziantep'e doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 3 saatlik yolculuğumuzun ardından Gaziantep'e varıyoruz ve ilk durağımız Zeugma Mozaik Müzesi . Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, sanat tarihçisi ve arkeologların aynı zamanda tarih ve kültür meraklılarının göz bebeği Türkiye’yi ziyaret etmek için tek başına sebep oluşturabilecek bir zenginliğe sahip. Gerek bina büyüklüğü gerekse sergilenen mozaiklerin kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük mozaik müzesini gezdikten sonra alacağımız Gaziantepîn meşhur küşlemesinin tadına bakmak için alacağımız öğle yemeği molamızın ardından Bey Mahallesine geçiyoruz. Gaziantep’te mahalleler adını çoğunlukla burada bulunan camilerden alır. Bey mahallesi de adını 1587 yılında yapılmış olan Bey Camii’nden almıştır. Fransız işgalinde büyük hasar gören bu cami, bugüne ulaşamamıştır Gaziantep’in geleneksel mimarisinin kısmen de olsa korunduğu Bey Mahallesi 1536’da, tahrir defteri kayıtlarına göre 50 haneden oluşmaktaymış. Ancak yüklü bir devenin geçeceği genişlikteki sokakları, taş döşemeleri ile gelişmiş bir mahalleymiş.Biz de bu şirin sokaklarda gezip kahve keyfimizi yaptıkdan sonra eski Gaziantep'e doğru hareket ediyoruz. Gaziantep kalesi , bedestenleri , bakıcılar çarşısı , Tahmis kahvesi gezilerimizi yaptıkdan , bakır fincanlarımızı , kuru dolmalıklarımızı , antep fıstıklarımızı , baklavalarımızı aldıktan sonra akşam yemeği ve konaklama için otelimize yerleşiyoruz KULE HOTEL https://www.kulehotelgaziantep.com/
Perşembe sabahı dileyen misafirlerimizle saat 05:00 de otelden çıkıyoruz ve yürüyerek meşhur beyran çorbasının ve katmerinin tadına bakmak için yollara düşüyoruz. Sabah erken saatlerde bu muhteşem keyfi yaşadıktan sonra otelimize dönerek diğer misafirlerimiz ile alacağımız sabah kahvaltımızın ardından Halfeti'ye doğru yola çıkıyoruz. Halfeti Şanlıurfa'nın Fırat nehri kenarında bulunan şirin bir ilçesidir. Birecik barajının yapılmasından sonra evlerin öoğu suyun altında kalmıştır. Buna rağmen güzelliğinden hiö birşey kaybetmemiştir Halfeti. Dünya da siyah gülün nadir yetiştiği yerlerden de biridir. Burada yapacağımız keyifli tekne turumuzun ardından yörenin meşhur şaput balığının veya haşhaşlı kebabının tadına baktıkdan sonra Şanlıurfa'ya doğru hareket ediyoruz. Şanlıurfa'da ilk durağımız Harran.Harran'ı n en çok ilgi çeken yanı, bindirme tekniğinde yapılmış külah biçimindeki konik kubbeli evleridir. Kubbeli evlerin tarihi, MÖ. VI. bine kadar gitmektedir. Kubbeli ev geleneği, Mezopotamya, Transkafkasya ve Ege'de MÖ. III. bine kadar devam ettirilmiştir. Anadolu'da kubbeli evlerin yoğun olarak tespit edildiği iki bölge vardır. Birinci bölge Urfa-Birecik arasındaki bölgedir. İkinci bölge ise, Urfa-Akçakale arasındaki bölgedir. Kerpiç kubbe ile örtülmüş bu evlerden farklı olarak Harran evlerinin kubbelerinde tuğla da kullanılmıştır.Harran evleri bölge iklimine uyumlu olarak yaz aylarında serin kış ise sıcaktır.
1979 yılında arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak ilan edilen Harran'da kubbe evler korumaya alınmıştır. Evler hakkında yörenin insanlarından bilgi alıp fotoğraf çekimlerimizi de yaptıkdan sonra şehir merkezine doğru hareket ediyoruz ve ilk durağımız Balıklı Göl ....Balıklıgöl, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğindedir. Derinliği 3-5 metre civarındadır. İçinde efsanelere konu olan sazan türü balıklar bulunmaktadır. Bu balıklara halk tarafından saygı gösterilir ve yenilmez. Rivayete göre Hz. İbrahim ateşe atıldıktan sonra, bir mucize gerçekleşir ve etraf güllük gülistanlık olur. Bu mucizenin gerçekleştiği mekânın Balıklıgöl ve çevresi olduğuna inanılır. Dini bayramlar da ile Mevlit ve Kandil gecelerinde en yüksek ziyaretçi sayısına ulaşır...Balıklıgöl Platosunda Hz. İbrahim'in doğduğu mağarada bulunmaktadır. Üç semavi dinin atası olarak kabul edilen Hz.İbrahim'in doğduğu mağaranın ziyaretçisi hiç eksik olmaz. Her dinden her ülkeden ve her şehirden ziyaretçinin yılın her mevsiminde bu mağarayı ziyaret eder. Hz.İbrahim'in doğduğu mağaranın hemen yanında yaşadığı dönemin din âlimi olan Beddiüzaman Said Nursi'nin vefat ettikten sonra ilk defnedildiği mezarı da bulunmaktadır... Balıklıgöl platosu dediğimiz alanı rehberimiz eşliğinde gezdikten sonra Urfa çarşılarında alacağımız serbest zamanda pul biber , isot , bulgur vs...alışverişlerimizi de yaptıkdan sonra akşam yemeği ve konaklama için otelimize geçiyoruz.Otelimiz El - Ruha
http://www.hotelelruha.com/
Dileyen misafirlerimiz ile akşam yemeğinden sonra sıra gecesi ( extra )için hareket ediyoruz ve yöresel bir sıra gecesi yaşayarak keyifli saatlerin ardından otelemize dönüyoruz.
Sabah otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından Göbeklitepe'ye hareket ediyoruz. İnsanlık tarihi hakkında bildiklerimizi yeniden düşünmemizi sağlayacak, yerleşik tarih anlayışını ve bilgilerini değiştirip, dinler tarihini sorgulatacak, bir kısmımızın varlığından haberi dahi olmadığı bir arkeolojik çalışma 1995 yılından beri Urfa Göbeklitepe'de devam ediyor. İnşası Milattan önce 10000 yılına uzanan Göbeklitepe tarihteki en eski ve en büyük ibadet merkezi olarak biliniyor. Göbeklitepe İngiltere'de bulunan Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha eski. Ayrıca yerleşik hayata geçişi temsil eden kültür bitkisi buğdayın atasına da Göbeklitepe eteklerinde rastlanmıştır. İnşa edildikten 1000 yıl sonra üstleri insanlar tarafından kapatılarak gömülen bu tapınaklar yeniden gün ışığına çıkıyor. Bizde şimdiye kadar ortaya çıkan kısmını görüp rehberimizden bilgi aldıktan sonra Mardin'e doğru yola devam ediyoruz. Mardin'de Dayrülzafaran Manastırına hareket ediyoruz. 1932’ye kadar 640 yıl boyunca Süryani Ortodoks patriklerinin ikamet yeri olan ve üç kattan oluşan manastır 5.yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşmuştur. Manastır, Milattan önce Güneş Tapınağı daha sonrada Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edilmiştir. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılında başlattığı büyük bir tadilat sonrasında manastır onun adıyla Mor Hananyo Manastırı olarak anıldı. 15.yüzyıldan sonra da manastırın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisisnden dolayı Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adıyla anılmaya başlandı. Görevliler eşliğinde manastır ziyaretimizi yaptıkdan sonra alacağımız öğle yemeği molamızın ardından Kasımiye medresesi'ne geçiyoruz. Yapımına Artuklu hakimiyeti sonlarında belki de Sultan İsa Devrinde Zinciriye Medresesi’nin yapımından hemen sonra muhtemelen aynı mimar tarafından başlanmış, fakat Timur İstilası ve Akkoyunlu baskısı gibi karışık bir durumun Mardin Siyasetine hakim olmaya başlaması üzerine yarım kalmış, daha sonra belki Akkoyunlular tarafından tamamlandıktan sonra Cihangir’in oğlu Kasım (1457-1502) adıyla anılmıştır. Güneyde ovaya açık cepheye sahip Medrese, Mardin yapılarının en büyüklerindendir. Medresemizi gezip fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra eski Mardin'e geçiyoruz ve meşhur Mardin sokaklarında dolaşarak bol bol fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra badem ve kahve alışverişlerimizi de yapıp Midtyat'a doğru yola çıkıyoruz. Akşam yemeği ve konaklama http://www.matiat.com.tr/
Sabah otelde alacağımız sabah kahvaltısının ardından kendimizi Midyat sokaklarına bırakıyoruz. İlk durağımız Konuk Evi. Midyat Konuk Evi üç katlı bir evdir. En üst katı yani damına çıktığınıza tüm Midyat' ı görebilirsiniz.Konukevi ilk olarak Sıla dizisinin burada çekilmeye başlamasıyla bilinmeye başlamıştır.Daha sonra yine pek çok diziye kapılarını açmıştır. Burayı da gezdikten sonra Hasankeyf'e hareket ediyoruz. Diclenin kıyısında, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan Hasankeyf, ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle günümüzde önemini yitirmiştir. İlçe, sahip olduğu zengin tarihsel yapılar nedeniyle 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. GAP projesi kapsamında bulunan Ilısu Barajı nedeniyle bu tarihsel yapılar bütünüyle sular altında kalacaktır. Fotoğraf çekimlerimizi yapıp bir daha belki görme şansımız olmayacak kareler yakaladıktan sonra Batman üzerinden Kahta'ya hareket ediyoruz ve burada bizi bekleyen minibüslerimizle ( extra ) Nemrut'a doğru yolculuğumuza başlıyoruz. Doğu ve Batı Medeniyetlerinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut, Yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır. Bu muhteşem yerde gün batımını bekliyoruz ve muhteşem gün batımı fotoğraflarımızı çektikden sonra Kahta'ya dönüyoruz ve otobüsümüzle buluşup akşam yemeği ve konaklama için otelimize yerleşiyoruz. http://www.otelantiochos.com/
Not : Yol durumu , hava şartları vs...gibi nedenlerden dolayı günbatımına yetişilmez ise sabah gün doğumuna çıkılacaktır.
Sabah otelde alacağımız sabah kahvaltımızın ardından Atatürk Barajına doğru hareket ediyoruz. Atatürk Barajı ve HES Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’nin en önemli yapısı olarak 1992 yılında Fırat nehri üzerinde inşa edilmiştir. Hidroelektrik enerji üretiminin yanısıra bu büyük ölçekli çok amaçlı proje, sulama nedeniyle tarımsal üretimi artırmış ve rezervuarda verimli bir balıkçılık ve rekreasyon sağlamıştır. Elde edilen faydalar, sadece bölgede değil tüm ülke çapında iş fırsatlarındaki artış oluşumunu kapsamaktadır. Bu önemli barajımızı görüp fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra Kahramanmaraş'a doğru devam ediyoruz. Kahramanmaraş , eski adıyla Maraş .... Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten dolayı şehre TBMM tarafından 5 Nisan 1925 tarihinde İstiklal Madalyası verilmiş ve 7 Şubat 1973'te adı Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir. Bu kahraman şehrimizde alacağımız öğle yemeği molamızın ardından maraş dondurmasının da tadına bakıp , çarşılarında ahşap işçiliğinin güzel örneklerinden oluşan ürünlerden aldıktan sonra dönüş yolculuğumuza başlıyoruz. Sabah saatlerine doğru varacağımız Kuşadasında bir dahaki KUŞADASI TOURS gezisinde buluşmak üzere iyi dileklerimiz ile ayrılıyoruz.
Tarsus - Adana - Gaziantep - Adıyaman - Diyarbakır - Mardin - Şanlıurfa
Nemrut Dağı - Halfeti - Harran - Göbeklitepe - Dara Ören Yeri - Mor Gabriel Manastırı - Hasankeyf
Adana - Halfeti - Nemrut Dağı - Harran - Göbeklitepe - Dara Ören Yeri - Beyaz Su
Sun Expres Havayolları ile
Zerzevan Kalesi - Mardin - Süryani Köyleri - Dara Ören Yeri - Beyaz Su - Midyat - Diyarbakır
OTOBÜS İLE...
ANTAKYA-ŞANLIURFA-ADIYAMAN*GAZİANTEP-MİDYAT
KUŞADASI EGE MED ÖNÜ- SÖKE TREN GARI ÖNÜ
En özel tatil teklifleri posta kutunuzda, hemen kaydolun!
Bize eposta adresimizden ulaşabilirsinz.
Yorumlar