1 Gün: İzmir Havalimanı - Milano - Verona - Padova

Sabah saat 10:00’da İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminalinde  buluşuyoruz ve Milano için saat 12:30 da kalkış yapacak olan Sun Express Havayoolarına ait uçağımıza C.IN işlemlerimizi yapıyoruz. ( Kuşadası ve Söke'den Havalimanı transferini bizimle yapacak misafirlerimiz saat 08:00 de Kuşadası eski Egemed Polikliniği ; 08:30 da da Söke Tren Garı önünden alıyoruz. ) Check-in ve bagaj işlemlerimizin ardından saat 12:30’da Sun Express Havayollarına ait XQ 892 sefer sayılı uçağımız ile uçuşumuzu gerçekleştiriyoruz ve yerel saat 14:35’de Milano'ya iniyoruz. Valizlerimizi aldıktan sonra bizi bekleyen aracımızla buluşarak Verona'ya doğru hareket ediyoruz. ( 180 km ) . Yolda alacağımız molaların ardından Verona gezimize başlıyoruz. Aşkın edebiyat ve tiyatro tarihine silinmez bir şekilde kazındığı şehir ise Romeo ile Juliet’in şehri Verona’dır .  Verona, İtalya’nın kuzey bölgesi Veneto’da, göz alıcı Garda Gölü’nün doğusunda konumlanıyor. Şehrin kuruluşu ile ilgili net bir tarihe ulaşılamasa da MÖ 4. yüzyıla uzanan 2000 küsur yıllık bir tarihi taşıdığı biliniyor ve geçmişte Etrüsk Medeniyeti’ne ait bir merkez olduğu tahmin ediliyor. Tüm bir şehir olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Verona’da bu tarihî birikimi, şehrin her sokağında, her yapısında, köprülerinde, kiliselerde, Roma kalıntılarında, arnavut kaldırımlı sokakları, geniş ve zarif meydanlarında, ortasından geçen büyüleyici Adige Nehri’nde ve hatta pastel tonların hakim olduğu manzaraların arasından seyre dalacağız hepberaber. Areno di Verona - Romeo Juliet 'in Evi - Eski Kale - Verona Katedrali - Sanzeo Bazilikası - Erbe Meydanı gezeceğimiz yerler arasında . Arena di Verona Verona’da Roma kalıntılarının en etkileyicilerinden ve şehirde ilk keşfetmeniz gereken noktalardan biri Arena di Verona. 1. yüzyılda inşa edilen bu devasa amfitiyatro bugün hâlâ kullanımda oluşuyla da etkileyici.Arena, 30 bin kişilik muazzam bir seyirci kapasitesine sahip. İnşasında pembemsi renkte mermerin kullanıldığı yapı, göz alıcı bir görüntüye sahip. Eliptik formda olmasının da akustik açısından çok iyi sonuç vermesi bugüne kadar korunarak ve kullanılarak gelmesinde önemli bir etken. Keyifle gezeceğimiz Verona'dan ayrılarak Venedik yakınlarındaki Padova'ya hareket ediyoruz. Akşam konaklamamız Padova da 

---

2 Gün: Venedik ( Tam Gün ) - Burano ve Murano Adaları ve Bologna

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından Venedik'e hareket ediyoruz. Yüzlerce yıllık bir kültür başkenti; tarihin en önemli ticaret ve finans merkezlerinden biri; İtalya'nın ve hatta dünyanın en özel ve en güzel şehirlerinden Venedik. Köprüler de en az kanallar kadar ünlü. Şehir 416 köprü tarafından birbirine bağlanan 118 adacık üzerine kurulu. Bu köprülerin en ünlüleriyse Rialto, Scalzi ve Accademia. Köprülerin bir de manevi değeri var. Venediklilerin inancına göre, gondolla köprü altından geçerken öpüşen çiftler, sonsuza dek birlikte ve mutlu olurlar !! Grand Kanal ile bağlantılı kanallar arasında kurulan Venedik turumuza başlıyoruz. Vittoria Emanuelle II Anıtı - Ahlar Köprüsü - Dükler Sarayı - Aziz Marko Milli Kütüphanesi - San Marko Meydanı - San Marko Bazilikası - Rialto Köprüsü gezeceğimiz ve göreceğimiz yerler arasında. Yürüyerek yapacağımız turumuzun ardından dileyen misafirlerimiz kanallarda gondol sefası da yapabilir. Serbest zamanımızın ardından toplanarak Murano ve Bruno Adalarına gidebilmek için teknemize biniyoruz. 

Murano Adası cam işçiliği ile ünlü. Ada hakkında çeşitli rivayetler mevcut. Bir söylentiye göre eski zamanlarda, yangın tehlikesinden dolayı Venedik’te bulunan tüm cam atölyeleri Murano adasına taşınmış. Yine başka bir söylentiye göre de Venedik, çok kıymetli olan cam işçilerini bu adada toplayıp, adanın giriş çıkışlarını da kapatarak başka ülke vatandaşlarının bu sanatı öğrenmesini engellemeyi amaçlamış. Sebep ne olursa olsun sonuçta Murano’da cam işçiliği almış yürümüş. Burano Adası rengarenk evleri ile o kadar muhteşem ki , gezmeye doyamayacağız. Sanki bir tablo izler gibi Burano’yu izliyorsunuz. Evlerin her birinin farklı renkte olmasının bir hikayesi de var. Söylenene göre Burano’lu balıkçılar içkiye biraz düşkünlermiş. Eve sarhoş dönerken evlerini karıştırmamak, daha kolay bulabilmek için her bir evi farklı renge boyamaya başlamışlar. Sonuçta da ortaya böyle rengarenk bir adacık çıkmış. Keyifle gezip , bol bol fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra tekrar teknemize binerek Venedik'e dönüyoruz ve aracımızla buluşarak Bologna'ya hareket ediyoruz. Akşam konaklamamız Bologna da 

---

3 Gün: Bologna - Floransa - Roma

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından , Floransa'ya doğru hareket ediyoruz. Floransa, Toskana bölgesinin ve orta İtalya'nın başkenti olmakla birlikte Roma’nın kuzeybatısında yer almaktadır. Kuzey ve Güney şehirlerini birbirine bağlayan Floransa, bu sebeple siyaset ve ticaretin önemli konumda olduğu bir şehir olarak bilinmektedir. Özellikle 14. ve 16. yüzyılda Floransa; ticaret, finans, eğitim ve sanatta üstünlük elde etmiştir. Floransa’nın tarihi MÖ 59 yılına kadar dayanmaktadır. Floransa’nın kuruluşu Jul Sezar’ın emekli askerlere verimli Arno nehrinin çevresini, yani bugünkü Floransa’ya, bir yerleşke kurmaları için emir vermesi ile gerçekleşmiştir. Florentia ismi verilen bu şehir, yüzyıllar boyunca çalkantılı bir siyasi tarihe sahip olsa da bu olaylar kentin siyasi ve ekonomik olarak gelişmesine katkıda bulunmuştur. 12. yüzyılda bağımsızlığını ilan eden şehir, 15. yüzyılda ünlü Medici ailesinin siyasi gücü eline alması ile birlikte altın çağını yaşamıştır.Floransa, 1865 yılında İtalya’nın başkenti olsa da sadece 6 yıl sonra İtalya’nın Roma’yı ele geçirmesi ile başkentin de Roma olmasına karar verilmiştir. Floransa, bugün hâlâ görkemini korumaktadır. Nitekim 1982 yılında UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne de girmiştir. Şehirde yaşamış ve tarihe damgasını vuran, aynı zamanda sanat tarihi açısından en ünlü sanatçılara ev sahipliği yapmıştır. Bunlar arasında Leonardo da Vinci, Michelangelo, Dante, Machiavelli gibi isimler de vardır. Diğer kültür devleri arasında ise Galileo ve Medici ailesinin en ünlü yöneticileri yer almaktadır. Şehir bu sebeple hem sanat hem tarih hem de siyasi açıdan önemli yapıları bünyesinde barındırmaktadır. Yürüyerek , Floransa Katedrali  ( Cattedrale di Santa Maria del Fiore ) - Milli Kütüphane - Santa Croce Bazilikası - Palazzo Vecchio Köprüsü - Piazza Della Repubblica Meydanı ve Senyörler Meydanı gezilerimizin ardından alacağımız serbest zamanda alışverişlerimizi de yaptıkdan sonra aracımızla buluşarak Roma'ya doğru hareket ediyoruz. Akşam konaklamamız Roma da 

---

4 Gün: Roma ( Tam gün ) ve Vatikan

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltı sonrası , aracımızla Roma merkeze Kolezyum'a doğru ilerliyoruz , Kolezyum'da aracımızdan ayrılarak Roma şehrini yürüyerek gezmeye başlıyoruz. İtalya’nın, Lazio bölgesinin ve Roma ilinin başkenti olan Roma, tarihi ve turistik yerleri ile dikkat çekmektedir. Tiber ve Aniane nehirleri arasında yer alan ve yedi tepesi bulunan Roma, İtalya'nın en kalabalık şehridir. Sahip olduğu yüz ölçümüyle Avrupa'nın en geniş alana yayılmış başkentlerinden biri olarak bilinmektedir.Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Roma şehrinde 280 adet çeşme ve 900’den fazla kilise yer almaktadır. Şehirde çok sayıda tarihi yapı ve dünyaca ünlü sanat eserlerinin ev sahipliğini yapan müzeler bulunmaktadır.  Kolezyum ilk durağımız. Kolezyum (Colosseum), Roma tarihinin en ihtişamlı ve en muhteşem yapıtlarından biri.  Kolezyum’un asıl adı Flavian Amfitiyatrosu. Bu muazzam yapı aynı zamanda dünyanın en büyük amfitiyatrosu. Yapılış amacı, gladyatör dövüşleri, hayvan avı, tiyatro ve eski savaşların temsili gösterilerini yapmak ve halka muhteşem bir eğlence sunmaktı. Beklenildiği gibi de oldu ve Kolezyum halk tarafından fazlasıyla sevildi.Colosseum’un bulunduğu yerde önceleri İmparator Neron’un sarayı bulunuyordu. Neron’un gösterişli sarayı savurganlığı halkın isyanına neden oldu. Roma, Neron’un ölümünden sonra kanlı savaşlar yaşadı ve saray da yakıldı. Ardından gelen imparator Vespasion, Colosseum’u işte sarayın bulunduğu alana inşa ettirdi. Fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra . Palazzo Di Venezia - Panteon - Navona Meydanı - Aşk Çeşmesi ( Trevi Çeşmesi ) - İspanyol Merdivenleri ve Popolo Meydanı gezilerimizin ardından Popolo Meydanında alacağımız serbest zamanda dileyen misafirlerimiz alışveriş yapma imkanına da sahip olabilecektir. Serbest zamanımızın ardından arcımızla buluşarak Vatikan'a doğru hareket ediyoruz. Hıristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan Vatikan Şehir Devleti’nin kuruluşu MS 4. yüzyıla dayanmaktadır. Hz. İsa’nın havarilerinden biri ve ilk Katolik Papası olan Aziz Petrus’un Roma’daki mezarının üzerine bazilika inşa edilmesiyle Vatikan’ın temelleri atılmaya başlanmıştır. Aziz Petrus Bazilikası, Hristiyan hacılar için ruhani bir merkez haline gelmiş ve bu bölgede din adamları için konutlar geliştirilmeye başlanmıştır. Zamanla gelişen Vatikan önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. 846 yılında Sarazen korsanlarının bazilikaya saldırması sonucunda Papa IV. Leo bölgeyi korumak için duvar örülmesini emretmiştir. Bu duvarlar 1640 yılına kadar sürekli genişletilmeye devam edilmiş böylelikle ülke sınırları çizilmiştir. 1929 yılında ise İtalya Devleti ile imzalanan Laterano Antlaşması ile ülke bağımsızlığını kazanmıştır. Vatikan, yüzyıllardır ev sahipliği yaptığı Aziz Petrus Bazilikası, Vatikan Müzeleri, Sistina Şapeli, Vatikan Bahçeleri gibi pek çok yapıyla dünya sanat tarihinde önemli bir rol oynamaktadır.  Vatikan ziyaretimizin ardından arcımızla buluşarak otelimize doğru hareket ediyoruz . 

NOT :  Aziz Petreus Bazilikasının tüm bölümlerini gezmek isteyen misafirlerimiz internetten önceden biletlerini almaları gerekmektedir. Bunu da önceden rehberimize bildirmeleri gerekmektedir. 

---

5 Gün: Albana Gölü - Castel Gandolfo - Nemi Kasabası - Fabro ve Terme

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından , Castel Gandolfo'ya doğru hareket ediyoruz. Papa’nın yazlık sarayı ve diğer zengin İtalyanların yazlıklarının bulunduğu bir sayfiye yeri. Sadece günümüzde değil, Roma İmparatorluğu döneminde de imparatorların yazlık olarak kullandıkları bir kasabaymış. Kasaba yakınlarında iki tane göl var bunlar Albano ve Nemi volkanik gölleri. Bu göllerin çevresinde oluşan yerleşim yerleri de bu göllerden adını almış. Gandolfo kasabasına bağlı Nemi ve Albano köyleri. Yazlık Sarayi görerek anlatımları dinledikten sonra , krater gölü kenarında alacağımız serbest zamanda kahvelerimizi içip , manzarayı seyrederek yürüyüş yapmak bize oldukça huzur verecek. Ardından Nemi kasabasına doğru hareket edeceğiz. Dağ çilekleri ile meşhur bu kasabada da yürüşümüzü yapıp , dağ çileklerinden oluşan tartlarımızı yedikten sonra Roma üzerinden Orvieto'ya doğru ilerliyoruz. Finiküler ile yapacağımız kısa yolculuk ardından , ring seferi yapan araçlarla Duoma Katedraline ulaşıyoruz. Orvieto Duomo
Rivayete göre İsa bir örtünün üzerinde ekmek keserken eli kesilip kanamış. Bu örtü saklanmış ve papa bu örtüyü ve şehri kutsamak için Duomo’yu inşa etmiş. İtalya’nın Umbria bölgesinde yer altı şehirleriyle dolu bir Orta Çağ kenti var: Orvieto. Dar sokakları, tarihi dokusu, labirenti andıran tünelleri ve mağaraları ile Orvieto, İtalya’nın en özel yerleşimleri arasında yer alıyor. Şehrin adının anlamı ise altı boş şehir. Bizim Kapadokya bölgemizdeki gibi yer altı şehirleri olan yerleşim, Orta Çağ’da manastır yeri olarak kullanılmış. Buranın bir önemi daha var: Uluslararası Cittaslow Birliği’nin merkezi burada. Günümüzde 30 ülkeye yayılan Cittaslow yani Sakin Şehir hareketi şehirlerin geleneksel yaşam ve üretim biçimlerini korumasını hedefliyor. Burası en çok Duomo ve Saint Patrick Kuyusu ile biliniyor. Pozzo di San Patrizio (St. Patrick Kuyusu) mimar Antonio da Sangallo tarafından 1527-1537 yılları arasında yapılmış. Kuyu-sarnıç, şehrin kuşatma altındayken susuz kalacağı endişesi ile yapılmış. Biz de bu tarihi sokaklarda keyifle gezip bol bol fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra Terme'ye hareket ederek , serbest olarak akşam yemeğimizin ardından konaklama için otelimize yerleşiyoruz. 

---

6 Gün: Siena - San Gimignano - Pisa

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltı sonrası Siena'ya doğru hareket ediyoruz. İtalya’nın Toskana bölgesinde yer alan Siena, tam bir Orta Çağ şehridir .Gotik bir mimariye sahiptir. Üç tepe üzerine kurulu olan şehir, tarihini koruyarak günümüze kadar ulaştırmıştır. Siena’nın Palazzo Pubblico ve Torre del Mangia gibi en önemli tarihi eserleri Piazza del Campo’da bulunmaktadır. Öte yandan Santa Maria Assunta Katedrali, Siena Kent Müzesi ve Siena Katedrali şehirdeki görülmesi gereken diğer yerlerdir. Orta Çağ tarihini en iyi şekilde temsil eden Siena, UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne de adını yazdırmıştır. Siena yıl boyunca birbirinden çeşitli festivallere ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Sadece 17 mahalleden oluşan Siena’daki en popüler etkinlik, geleneksel bir at yarışı olan Palio Festivali’dir. Her mahalleden bir yarışmacının katıldığı bu yarışma, şehri ziyaret edenlerin mutlaka kaçırmaması gereken bir etkinliktir. Şarap & Siena, Sagra del Tordo ve Medioevo Festivali, şehirde düzenlenen bir başka etkinlikler arasında yer almaktadır. Bu Orta Çağ şehrini gezdikten ve serbest zamanımızın ardından San Gimignano ' ya doğru hareket ediyoruz. İtalya’nın Toskana bölgesinde yer alan San Gimignano, mimari dokusunu korumayı başaran Orta Çağ kasabalarından birisidir. En belirgin özellikleri ve gezilecek yerleri arasında Orta Çağ’dan kalma kuleleri ve yüksek bir tepe üzerinde kurulu olması yer almaktadır. Bundan dolayı kasaba, eşsiz bir manzara karşısında misafirlerini ağırlamaktadır. Zamanında 70’den fazla kuleye ev sahipliği yapan San Gimignano’da 14 kule ayakta kalmayı başarmıştır. Ayrıca bir zamanlar hac rotası üzerinde bulunması, eşsiz dini yapıları içermesine de olanak sağlamıştır. Bu dini yapılar arasında en dikkat çekenlerden biri Collegiata di Santa Maria Assunta, 10. yüzyıla kadar uzanan geçmişi ile İtalya’nın en eski kiliselerindendir. San Gimignano ayrıca İtalya’nın en ünlü ve en eski beyaz şarabını üreten yer olarak bilinmektedir. Vernaccia üzümünden yapılan bu şarabın geçmişi 1276 tarihine kadar uzanmaktadır. Özellikle Orta Çağ’da kralların en çok tercih ettiği şarap türü, altın rengi ve muhteşem tadı ile ön plana çıkmaktadır. Günümüzde Vernaccia di San Gimignano adıyla satılan beyaz şarap, kalıcı aroması, yüksek alkol seviyesi ve karakteristik acı tadıyla tanınan en popüler İtalyan şarap markasıdır. Burada daracık sokaklar arasında gezimizi tamamladıktan sonra Pisa'ya doğru hareket ediyoruz. Pisa Katedrali (Cattedrale di Pisa), Anıt Mezarlık(Campo Santo),San Giovanni Vaftizhanesi ve Mucizeler Meydanı’nda (Piazza dei Miracoli ) göreceğimiz yerler arasında. İtalya’nın kuzeyinde yer alan Pisa şehrinde bulunan kule, eğikliği ile ünlenmiş ve şehrin imzası haline gelmiştir.12. yüzyılın ikinci yarısında kilisenin önemli isimleri tarafından, Pisa kentinin başarılarını ve zenginliğini temsilen Miracolli Meydanı’nda 3 anıt yapılmasına karar verildi. Bu yapılardan en büyüğü Duomo Katedrali, diğeri Vaftizhane ve sonuncusu ise Çan Kulesi oldu. 9 Ağustos 1173 yılında başlanılan Çan Kulesi ilk olarak yapıldığında 54 m olsa da kulenin mimarı, 100 m daha yükselmesini planladı. Bu nedenle 700 m3 kırma taş ve harçtan oluşturulan spiral biçimindeki temelin duvar kalınlığı ise 3.57 metreyi buluyordu. Kule konstrüksiyonunun ana malzemeleri olarak da kireç taşı ve mermer kullanıldı. Kulenin ilk katı, sağır kemerli ismi verilen duvarlardan ve klasik başlıklı sütunlardan oluşuyordu. 1178 yılında konstrüksiyon, 3. kata ulaştığında kule yavaş yavaş içeri doğru batmaya başladı. Bunun nedeni olarak da 3 metrelik temelin zayıf, ince kum, kil ve deniz kabuklarından oluşması öne sürüldü. Ayrıca iki nehrin birleştiği yerde lagün üzerine inşa edilen Pisa kentinin alüvyonlu toprağı da mimari yapılar için zayıf bir zemin oluşturmaktaydı. Bu da tasarımın henüz yapım aşamasından itibaren kusurlu olduğu gerçeğini ortaya koyuyordu. Bizde burada bol bol fotoğraf çekimlerimizi yapıp , alışverişlerimizi de tamamladıktan sonra Pisa daki otelimize hareket ediyoruz. 

 

 

---

7 Gün: Prato - Rapallo - Santa Margherito - Portofino - Milano

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltı sonrası , Montecatini üzerinden , Rapallo bölgesine geliyoruz ve Santa Margherito dan kısa bir tekne yolculuğu ile Portofino'ya ulaşıyoruz. Portofino, İtalya’nın en köklü geçmişine sahip beldelerinden birisidir. Sahip olduğu limanı sayesinde denizciliğin temelini oluşturan Portofino, Yaşlı Pliny olarak bilinen eski bir Roma tarihçisi tarafından etrafını çevreleyen denizin birçok yunus balığına ev sahibi yapmasından dolayı “Yunuslar Limanı” anlamına gelen “Portus Delphini” olarak adlandırılmıştır. Portofino, kuruluşunda Cenova’ya bağlı olsa da sonrasında Floransa’ya geçmiştir. Sonrasında tekrar Cenova tarafından geri alınmıştır. 1814 Viyana Kongresi'nde, İtalya Krallığı tarafından Birinci Fransız İmparatorluğu'nun egemenliğinden alınmıştır. Portofino, geçmişindeki bütün egemenliklerin izlerini taşıdığı için tarihsel bir zenginliğe sahiptir. Portofino’nun sanat tarihi ise beldenin farklı medeniyetlerden izler taşıdığı mimari yapılarından belli olmaktadır. Portofino, tarihte küçük bir balıkçı kasabası olarak bilinse de bugün bu kalıbın çok daha ötesine geçmiştir. Bu geçiş, 1920 senelerinde Alman ve İngiliz tatilciler tarafından keşfedilmesi sayesinde gerçekleşmiştir. 1950 yıllarında ise dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri karşılayabilmesi amacıyla bugünkü turistik halini alana kadar geliştirilmeye başlamıştır.Portofino, İtalya’nın en ihtişamlı liman beldelerinden biridir. Belde, adeta buram buram denizcilik kokmaktadır. Portofino, geçmişten gelen geleneklerini devam ettirmenin yanı sıra günümüzü takip eden zengin bir dokuya da sahiptir. Ayrıca, sahip olduğu denizcilik geleneğini ziyaretçilerine sunan çeşitli müzelere ev sahipliği yapmaktadır. Portofino’nun en belirgin özellikleri, hilal şeklindeki ünlü marinası ve marinayı çevreleyen pastel tonlarındaki rengarenk tarihi evleridir. Bu evlerin tarihi olmasının yanı sıra, 1935 yılından bu yana bu şirin evlerin yenileri inşa edilmemektedir. Portofino dendiğinde akla romantizm ve lüks kavramları gelmektedir. Portofino; etrafı lüks mağazalar, restoranlar ve barlarla çevrili marinası dünyaca ün kazanmıştır. İtalya’ya ziyarete gidenler mutlaka yat ya da teknesiyle marinaya uğramakta, lüks bir restoranda gün batımında manzarayı bölgenin ünlü şarabı eşliğinde seyretmeyi tercih etmektedir. Ayrıca rengarenk evlerinin rahatlatıcı atmosferine eşlik eden plajları ziyaretçilerine; romantik bir yürüyüşü ardından da manzaraya karşı verilen ufak bir molayı vadetmektedir. Portofino’nun kıyıları berraklığı ve sahip olduğu ekolojik çeşitlilik ile de oldukça ünlüdür. Denizin yukarıdan görünen güzelliği, altında yatan saklı cennetin sadece minik bir yansımasıdır. Portofino’nun denizlerinde yaşayan canlıların çeşitliliği, türlerin devamı bakımından özenle korunmaktadır. Portofino sokaklarında rehberimiz ile beraber gezdikten sonra dileyen misafirlerimiz serbest zamanda bol bol fotoğraf çekimi yapabilirler. Serbest zaman ardından buluşarak , teknemizle Santa Margherito'ya doğru hareket ediyoruz ve aracımızla buluşarak Milano'ya doğru devam ediyoruz. İtalya’nın moda ve tasarım merkezi olan Milano, ülkenin başkenti Roma ile birlikte yoğunluğun en yüksek olduğu şehirdir. MÖ 222 yılında fethedilen ve Mediolanum olarak adlandırılarak en eski yerleşim yerlerinden birisi olmayı başaran Milano, tarihin izlerini hala taşımaktadır. Duomo Katedrali, Ambrosiana ve Brera Sarayı gibi ünlü yapılara ev sahipliği yapmaktadır Dünyaca ünlü pek çok markanın doğum yeri olan Milano, Armani, Prada, Dolce & Gabbana, GFF ve Moschino gibi markalarında merkezi konumundadır. Moda hakkında her şey Milano merkezli olarak şekillenmektedir. Milano yürüyüş turumuzda Sforza Kalesi - La Scala Tiyatrosu - Leonarda Da Vinci Anıtı - Vittoria Emanuelle II Galerisi - Piazza Del Duoma ve Milano Katedrali göreceğimiz yerler arasında. Alacağımız serbest zamanda dileyen misafirlerimiz akşam yemeklerini alabilir , alışverişlerini yapabilir. Sonrasında aracımızla buluşarak otelimize doğru hareket ediyoruz. 

---

8 Gün: Como Gölü - İzmir

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltı sonrası , Como Gölüne doğru hareket ediyoruz. Como Gölü İtalya’nın Milano şehrine 50 km uzaklıkta olan Lombardiya bölgesinde yer alan buzul kökenli bir göldür. Göl 146 km² yüzölçümü ile İtalya’nın en büyük üçüncü gölü olma özelliğine sahiptir. Güneybatısı Como, güneydoğusu ise Lecoo’da başlayan göl, kuzeyde Locico’da birleşmektedir. Adeta bir “Y” harfi gibi uzanan gölün bu karakteristik oluşumu dikkatleri üzerine çekmektedir. Como Gölü dünyanın en pahalı evlerine sahip olması ile bilinmektedir. Göl etrafında muhteşem mimarileri ile göz dolduran birçok villa yer bulunmaktadır. Birçok ünlü isim Como Gölü’nün muhteşem manzarasının hâkim olduğu bu kesimdeki villalardan ev sahibi olduğu bilinmektedir. Madonna, George Clooney, Gianni Versace, Ronaldinho ve Slyvester Stallone bu isimlerden bazılarıdır. Göl kenarında alacağımız serbest zamanda yürüyüş yaparak , fotoğraf çekimlerimizi de yaptıkdan sonra havalimanına doğru hareket ediyoruz. İzmir için saat 15:25 de kalkış yapacak olan Sun Express Havayollarına ait olan uçağımıza C.IN işlemlerimiz ardından uçağımıza biniyoruz. Türkiye saati ile 19:10 da İzmir'e iniş yapacak olan uçağımızdan valizlerimizi aldıktan sonra bir başka KUŞADASI TOURS organizasyonunda buluşmak üzere iyi dileklerimizle ayrılıyoruz. 

 

---