KOSOVA ve SOFYA 'lı Otobüs ile BAŞTAN SONA BALKAN TURU...

Saat 17:00 de Kuşadası Egemed Saydam Polikliniği ; 17:30 da Söke tren garı önünden misafirlerimizi aldıktan sonra gerekli molalarımızı alarak  İzmir - Ayvalık - Edremit - Çanakkale yol güzergahını takip ederek Çanakkale - Ecebabat veya Lapseki - Gelibolu ( yoğunluklara bağlı olarak değişebiliyor ) feribot ile geçişimizi yaptıkdan sonra Kapıkule sınır kapısına ulaşıyoruz. Burada gümrük işlemlerimizi tamamladıktan sonra Bulgaristan'a girmiş oluyoruz

Bulgaristan'nın başkenti Sofya'ya vardığımız zaman panaromik şehir turumuza başlıyoruz.Sofya Bulgaristan'nın hem başkenti hemde en büyük şehri.Batı ve Doğu kültürünü barındıran şehir merkezinde bile hala daha yeşil kalabilmeyi başarmış bir şehir.Biz Aleksander Nevski Meydanı ile başlıyoruz. Meydana adını veren Aleksander Nevski Katedrali Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazandığı Rus-Osmanlı Savaşı’nda ölen 200.000’e yakın Slav kökenli asker anısına inşa edilmiş. Tamamlanması 1912’yi bulan katedral, Neo-Bizans mimarisi ve altın kaplama kubbesi ile göz kamaştırıyor.İsimsiz Asker Anıtı şehre ismini veren Ayasofya Kilisesi göreceğimiz yerler arasında. Daha sonra Vitoşka Caddesinde alacağımız serbest zamanda öğle yemeğimizi de yedikten sonra Sıpça '' Beyaz Şehir '' anlamına gelen Sırbistan'nın başkenti Belgrad'a hareket ediyoruz. Belgrad Öğrenci Meydanına doğru giderken 1999 yılında Nato bombardımanında zarar görmü olan binaları göreceğiz ve rehberimizden bilgi alacağız. Öğrenci Meydanında inince ilk durağımız Bayraklı Cami. Osmanlılar zamanında Belgrad'da 200 civarında cami bulunmaktaymış. Şimdi ibadete açık olan tek cami Bayraklı Cami. Rehberimizden bilgi aldıktan sonra Belgrad Kalesine doğru yürüyoruz.M.S. 85 yılında Romalılar Belgrad’da ilk taştan kaleyi inşa etmişlerdir. Kalenin Romalılardan kalan kalıntıları hala mevcuttur. Bu kale, geçtiğimiz ikibin yıl boyunca, Belgrad’ın yöneticileri değiştikçe birçok kez yapılmış ve yıkılmıştır. Kale’nin son sahipleri Avusturyalılar ve Osmanlılar olmuştur. Belgrad Kalesinin İstanbul, Zindan, Leopald ve Saat Kapısı olmak üzere 4 kapısı vardır. Sava ve Tuna nehirlerinin birleşim noktasını da görebileceğimiz Belgrad Kalesinden sonra en işlek caddesi olan Knez Mihailova Caddesine doğru ilerliyoruz. Burada alacağımız serbest zamanda dileyen misafirlerimiz cafelerde oturabilir , alışveriş yapabilirler.Serbest zamanımızın ardından otelimize hareket ediyoruz. Akşam Yemeği ve konaklama otelimizde. Hotel Amsterdam , Hotel B , vb.

Otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'ya doğru gidiyoruz.Yaklaşık 3 saat sürecek ( 294 km ) yolculuğumuzun ardından hem Osmanlı hem Avusturya – Macaristan İmparatorluğu izleriyle harmanlanan, mutfağından müziğine kadar bu dokunun yansıdığı, biraz doğulu biraz batılı bir kent olan Saraybosnaya ulaşıyoruz.İlk göreceğimiz ihtişamı ile bizi büyüleyecek olan Milli Kütüphane.Milli Kütüphane binası, 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş.Geçmişte uzun süre belediye olarak kullanılmış.Ne yazık ki kütüphanedeki paha biçilemez el yazmalarının tamamına yakını, 1992’deki bombalamalarda yok olmuş.Yürüyüşümüze devam ederek Latin Köprüsüne geliyoruz.Saraybosna 1878’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun eline geçmiş. Balkanlarda yayılma politikası izleyen devletin veliahtı Franz Ferdinand ve karısı Sofia, 1914 yılında kentte uğradıkları suikast ile ölmüş. Latin Köprüsü üzerinde yaşanan bu olay küresel bir kader değişikliği çünkü 1. Dünya Savaşı’nın fitilini ateşlemişti maalesef.Rehberimizden detaylı bilgiyi aldıktan sonra Başçarşı'ya girerek Gazi Hüsrev Bey ve Fatih Camileri gezip olan Ferhadija Caddesinden Başçarşı’ya yürürken sol tarafınızda görkemli bir katedral görürsünüz. 1889 yılında yapılmış; Saraybosna Katedrali ya da İsa’nın Yüce Kalbi Katedrali adıyla biliniyor. Mimarisinde, Paris’teki Notre Dame Katedrali’nden esinlenilmiş. Önündeki meydanda ise savaşta atılan bombalar nedeniyle zeminde oluşan yarıkların kırmızı reçine ile doldurulduğu bir alan var. Buraya Saraybosna Gülleri adını vermişler; savaşta ölenlerin anısına oluşturulmuş.Burada toplu fotoğrafımızı aldıktan sonra Sonsuz Ateş'e doğru ilerliyoruz.Ferhadiye Caddesi’nin Mareşal Tito Caddesi ile kesiştiği yerde Sonsuz Ateş anıtı çıkacak karşımıza. 2. Dünya Savaşı’nda ölenler için 6 Nisan 1946’da açılmış; önündeki ateş hiç sönmeyeceği için bu ad verilmiş. Şimdiye dek bir kez sarhoş bir genç tarafından gece söndürülmüş ama çevredekiler tarafından hemen yeniden yakılmış.Rehberimiz eşliğinde yapacağımız gezimizin ardından alacağımız serbest zamanda Boşnak Böreğinin tadına da bakabilirz , Başçarşı'da alışverişlerimizi yapabiliriz. Serbest zamanın ardından otelimize doğru hareket ediyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde. Saraybosna İbis Style Otel , Koncept Otel vb.

Otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından Mostar'a doğru hareket ediyoruz.Mostar’ın merkezinden akan Neretva nehri üzerindeki iki köprüden biri olan Mostar Köprüsü (Mostarska Úuprija), Eski Köprü (Stari Most) ve Neretva Köprüsü (Most na Neretvi) adlarıyla da anılmaktadır. XV. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlılar’ın fethettiği şehir tahtadan bir köprü etrafında kurulduğu için buraya Most (köprü), Mostici veya Mostar, Mostari (köprücüler) deniliyordu (İA, VIII, 429). Dünya mimarlık anıtları listesinde yer alan ve şehre tek başına mimari bir değer katan kçprü iç savaş sırasında tamamen yıkılmıştı. Tekrar yapılan restorasyonu sayesinde Mostar yine önemini kazandı. Fotoğraf çekimlerimizi yapıp çarşıda alacağımız serbest zamanda öğlen yemeğimizi de aldıktan sonra Kravista Şelalelerine doğru yol alıyoruz.Çevresini saran yemyeşil bitki örtüsünün yansıdığı berrak suları ve görkemli görüntüsüyle nefes kesen bir doğa harikası olan Kravica Waterfalls (Kravica Şelaleleri), Trebijat Nehri üzerinde bulunuyor. Buz gibi sularına rağmen şelalenin yarattığı nefis atmosfere kapılıp kendini nehrin sularına bırakan pek çok kişi görebileceğiniz Kravica Waterfalls, yaklaşık 25-23 metre yükseklikten dökülüyor. Burada alacağımız kahve molamızdan sonra Trebinje ye hareket ediyoruz ve otelimize yerleşiyoruz. Otelimizde hemen alacağımız akşam yemeğimizin ardından dileyen misafirlerimiz ile Dubrovnik'e hareket ediyoruz.Adriyatik’in incisi sayılabilecek bu güzel şehrin popüler olmasının ise çok sayıda nedeni var. Bunlardan başlıcaları ise kuşkusuz subtropikal iklimi, harika şehir mimarisi, doğal güzellikleri ve Adriyatik Denizi'ne paralel sahilleri.Gece ışıklanmış hali ile de bizi büyülüyecek. Tarihi surların içerisinde kalan kenti sokaklarını gezerek meşhur dondurmasının tadına da baktıkdan sonra tekrar Trebinje'ye dönüyoruz. Konaklama Otelimizde. Leotar Hotel , Konak Hotel vb...

*** Hava şartları , kalabalık vb nedenlerle Dubrovnik turu gece yapılamazsa , sabah yapılıp Kotor'a devam edilecektir.

Otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından Karadağ'a doğru ilerliyoruz. Muhteşem manzaralar eşliğinde tarih kokan saklı cennet Kotor'a ulaşıyoruz.Karadağ’ın UNESCO tarafından koruma altına alınmış, şirin sahil kasabası,Milattan önce 5. yüzyılda ilk yerleşimlerin rastlandığı Kotor, Bugün çoğu Hırvatistan sınırları içinde kalan Dalmaçya kıyılarının doğal bir uzantısı konumunda. Dolayısıyla da kentin tarihi Dalmaçya ile iç içe geçmiş durumda. Eski adı Cattaro olan ve uzun yüzyıllar boyunca Venedik hakimiyetinde olan Kotor, 20. yüzyıldan itibaren Yugoslavya'nın parçasıydı. Yugoslavya'nın dağılması sonrasında Kotor, Karadağ sınırları içinde kaldı.Rehberimiz ile Kotorun taş binalardan oluşan dar sokaklarında kaybolarak geziyoruz. Alacağımız serbest zamanın ardından aracımızla bulaşarak Budva'ya hareket ediyoruz.Budva Karadağ'ın eğlence ve tatil şehri. Balkan ülkelerinden Karadağ’ın en popüler turistik şehri olan Budva, nefis kumlu upuzun plajları, şahane koyları, kayalıkları, küçük adaları ve oldukça renkli geçen gece hayatı ile “Karadağ’ın Miami’si” olarak biliniyor.Şehrin tarihi bölgesi Stari Grad 1979 yılında yaşanılan depremden çok etkilenmiş ve 8 yıl süren çalışmalar ile baştan sona restore edilerek 1987 yılında yeniden ziyarete açılmış.Rehberimiz ile beraber bu dar sokaklarda gezdikten sonra alacağımız öğle yemeğimizden sonra aracımıza doğru ilerliyoruz.Sveti Stefan Adasına doğru yol alarak panaromik olarak meşhur adanın fotoğraflarını çekiyoruz.Geçmişte 400 kadar kişinin yaşadığı ada, altmışlı yıllara kadar balıkçı köyü olarak kalmış. Altmışlı yıllardan itibaren adanın çehresi değişmeye başlamış ve seksenli yıllara gelindiğinde Kirk Douglas, Sofia Loren, Orson Welles, Carlo Bruni, Marliyn Monroe ve Liz Taylor gibi ünlülerin uğrak yeri olmuş.Fotoğraf .ekimlerimizin ardından Arnavutluk'a doğru devam ediyoruz ve İşkodra'ya ulaşıyoruz. Akşam yemeğimiz ve konaklamamız otelimizde.

Otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından Kosova sınır kapısına hareket ediyoruz.Gümrük işlemlerimizin ardından Prizren'e doğru hareket ediyoruz.Kosova’nın ikinci önemli şehri olup (2003’teki nüfusu 107.614) Osmanlı döneminde (1455-1912) Sancak merkezi idi. Yugoslavya’nın parçalanmasından önce Prizren, Balkanlar’ın üç dilinin konuşulduğu tek şehirdi. Arnavutça, Türkçe ve Sırpça şehir halkı tarafından konuşulabilmekte, bunun yanında gazetelerde, dergilerde ve hatta cadde isimlerinde birlikte kullanılmaktaydı. Prizren pek çok camisi, medresesi, hamamı ve derviş tekkesiyle birlikte Balkanlar’daki İslâm kültürünün en önemli merkezlerinden biridir. Bugün dahi bütün bölge büyük bir oranda kültür eserlerini koruma kanunu çerçevesinde Osmanlı karakterini muhafaza etmektedir. Prizren, Balkanlar’da Saraybosna ve Üsküp’ten sonra en çok tarihî caminin bulunduğu şehir olup bunlar bütün bölgenin en görkemli eserleridir.Rehberimiz eşliğinde gezdikten sonra Üsküp'e devam ediyoruz.Üsküp gezilecek yerler açısından zenginliğini, büyük oranda Osmanlı İmparatorluğu’na borçlu. Varna Nehri kıyısına kurulu Makedonya‘nın başkentini turistik açıdan ilgi çekici kılan, mimari açıdan farklı üsluplara sahip daha yeni sayılabilecek yapılarsa ya 1963 depreminin ya da bağımsızlığın ardından gerçekleştirilen yenileme çalışmaları dâhilinde inşa edilmiş.Türk Çarşını gezereke , büyük heykelleri ile fotoğraflar çekildikten sonra akşam yemeği ve konaklama için otelimize hareket ediyoruz.

Otelde alacağımız kahvaltımızın ardından Matka Kanyonuna hareket ediyoruz.Yaklaşık 5 bin hektarlık bir alanı kapsayan Matka Kanyonu Treska ve Vardar Nehirleri’nin buluştuğu alanda yer alıyor. 1937 yılında bölgeye inşa edilen baraj ile bugünkü görünümünü alan kanyon aynı zamanda Makedonya’nın en eski yapay gölü olma özelliğini de taşıyor. Kanyonun içerisinde bulunan mağaraların en önemlisi olan Vrelo Mağarası, dünyanın en derin su altı mağaraları listesinde kendine yer bulmuş bir doğa harikası.Burada yapacağımız keyifli yürüyüşümüzün sırasında bol bol fotoğraf çekimlerimizi yaptıkdan sonra bir başka doğa güzelliğine Ohrid'ye doğru hareket ediyoruz.Bir göl düşünün bir ucu Makedonya’da bir ucu Arnavutluk’da, bir göl düşünün 200 metre derine kadar görebileceğiniz, alabildiğine berrak bir su. İşte o göl halk arasında göz yaşı gölü de denilen Ohrid Gölü. Ohrid ise bu muhteşem gölün çevresine kurulmuş, tarihi altı bin yıl öncesine dayanan, UNESCO tarafından koruma altına alınmış, Game of Thrones’a set olmuş, incisiyle ün salmış bir şehir. Bu küçücük şehirde geçmişte 365 tane kilise varmış, kim bilir belki de bu yüzden Balkanlar’ın Kudüs’ü diye anılıyordur. Rehberimiz eşliğinde eski Osmanlı sokaklarında gezip , inci alışverişlerimizi yaptıkdan sonra bizi bekleyen teknemizle gölde keyifli bir tekne turu yapacağız. Bizi oldukça dinlendirecek olan bu tekne turunun ardından akşam yemeği ve konaklam için otelimize hareket ediyoruz.

Otelde alacağımız kahvaltımızın ardından St.Naum Manastırına doğru hareket ediyoruz.Makedonlar buraya “Cennetten bir köşe” diyor. Unesco tarafından koruma altına alınan bölgede yeşilin her tonunu görmeniz mümkün. Kendinizi bambaşka bir ortamın içinde bulacağınızdan şüpheniz olmasın.Sveti Naum bölgesinde yer alan Galioica Doğal Milli Park’ın büyüleyici bir güzelliği bulunuyor. Tıpkı bir film setindeymişsiniz gibi her yer olağanüstü bir şekilde duruyor. Buranın keyfini çıkarırken, sandalla gölde bir geziye katılabilir, küçük ama bir o kadar sevimli restoranlarda yemeğinizi yiyebilir, hediyelik eşya dükkanlarından alışveriş yapabilirsiniz. Manastır yapısının en göz alıcı binası kilisesi. Manastırın içinde kilise ile birlikte Aziz Naum'a ait olduğuna inanılan mezar var.St Naum, Kiril alfabesini bulan Kiril ve Metodius’un öğrencisi ve bu alfabenin Balkanlar’a yayılmasında etkili olmuş isim. Aynı zamanda hastalıkları iyileştirici gücü olduğuna inanılan biri.Oldukça keyif alarak gezeceğimiz manastırımızın ardından Resne^ilk durağımız.Resne'li Niyazi Bey'in Sarayını görüp fotoğraf çekimi yaptıkdan sonra Manastır ( Bitola) ya doğru ilerliyoruz.ATATÜRK'ün okumuş olduğu Askeri İdadiyei , Eleni'nin Evini , Ordu Evini , Saat Kulesini , Yeni Cami'yi gördükten sonra sınıra doğru ilerliyoruz ve Yunanistan'a geçiş işlemlerimizi yapıyoruz. Selanik'te Atatürk Evi ,Beyaz Kule , Aristotales Meydanı , Rotonda,Zafer kemeri göreceğimiz gezeceğimiz yerler arasında. Otelimize gidip biraz dinlendikten sonra hep beraber YUNAN TAVERNASINA hareket ediyoruz. ( Akşam yemeği limitli içkili dahil ) alıyoruz. Eğlenceli bir akşamın ardından konaklama için otelimize geçiyoruz

Otelimizde alacağımız kahvaltımızın ardından Kavala'ya doğru hareket ediyoruzEge denizinin kuzey sahilinde Selânik ile Dedeağaç (Alexandropolis) arasında yer alır; ıssız bir Ortaçağ yerleşim bölgesinde Osmanlılar tarafından kurulmuştur. Kavala, Kuzey Ege’ye doğru çıkıntı yapan kayalık bir burunda iyi korunmuş olup günümüze ulaşan bir Bizans ve Osmanlı kalesinin hâkim olduğu alanda bulunur. Yeni kurulan mahalleler eski merkezin batı ve doğusundaki dağlara doğru kademeli bir şekilde yelpaze biçiminde açılır. Kanûnî Sultan Süleyman döneminden beri ticarî mekânlar kalenin altındaki düzlükte ve liman boyunca yoğunlaşmıştır.Kavala kalesine doğru yapacağımız yürüyüşümüzde Osmanlılar'dan kalan binalar arasında yürüyüş yaparak Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın heykelini ve evini görüyoruz. Panaromik olarak Kavala'yı seyrettikden sonra alacağımız öğle yemeğimizin ardından İpsala'ya doğru hareket ediyoruz. Yolda Kavala kurabiyelerimizi almak için duracağımız kurabiyecide çaylarımızı içip kurabiyelerimizi de aldıktan sonra İpsala kapısına doğru devam ediyoruz ve gümrük işlemlerimiz ardından Türkiye'ye giriş yapıyoruz.Gerekli olan molalarımızı alarak  Keşan - Gelibolu - Lapseki - Çanakkale - Edremit - İzmir - Söke yol güzergahını takip ederek Kuşadası'na doğru ulaşıyoruz. Birdaha ki KUŞADASI TOURS seyahatinde buluşabilmek dileklerimizle ayrılıyoruz